SINIR DURUM KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Psk. Fatma ÇELİK

Kişilik bozukluğu kavramı oldukça eskidir. Bunlardan bir tanesi de Sınır durum kişilik bozukluğudur. Sınır durum kişilik bozukluğu, erken erişkin döneminde başlayan, kimlik duygusunda, benlik algısını kavramada zorluk, yakın kişilerarası ilişkilerinde zorluk ve duygu dalgalanmalarında belirgin olarak yaşanması durumudur.

Boderline’ terimi nevrozla psikoz arasındaki sınıra karşılık gelmektedir (Köroğlu 2009). Aynı zamanda zayıf dürtü kontrolü, benliği algılamada güçlük çeken ve geçici Psikotik durumlar yaşayan kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır. Sınır durum kişilik bozukluğu olan bireyler, saatlerce ya da en fazla bir gün sürecek yoğun öfke, depresyon ve kaygıda artış yaşayabilirler. Özellikle dürtüsel saldırganlık, kendine zarar verme ve uyuşturucu veya alkol kötüye kullanımından da kaynaklanabilir.

Sınır durum kişilik bozukluğunda, kesin olarak yaygınlık çalışması olmamakla birlikte toplumda yaklaşık %4’ lük bir prevalansa sahiptir. Ülkemizde yapılan yaygınlık çalışmasında Dereboy ve ark (2014)’ nın araştırma sonuçlarına göre %13,5 olarak bulduğu görülmektedir. Şizofreni veya bipolar bozukluk (manik depresif) daha az görülürken. Ayrıca ülkemizde birçok klinik popülasyonda yapılan çalışmalara göre Şenol ve ark (1997) klinik yaygınlığı %10,2 olarak görülürken; Özçetin ve ark (2008) de%7,7 olarak bildirmişlerdir. Sınırdurum kişilik, kadınlarda erkeklerden 2 kat daha yaygın olup bu durumun kadınlarda fazla görülmesini de mizaç farklılıklarından kaynaklanacağını vurgulamışlardır (Young ve ark 2009 akt. Yetiş 2010)

Pope ve ark (1993), Sınır durum kişilik bozukluğu olan bireylerin çoğunun diğer kişilik bozukluklarının tanı ölçütlerini karşıladığını belirtmiştir.

Sınır durum kişilik bozukluğu olan bireyler kendilerini hayali bir terk edilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterebilirler, kendilerini kötü ya da değersiz olarak görürler. Haksız bir şekilde yanlış anlaşılmış ya da kötü muamele görmüş, sürekli boşlukta hissetme durumları ve gergin, tutarsız kişiler arası iletişimlerde sorun yaşayabilirler. Bu tür semptomlar yaşayan bireyler, kumar oynama, aşırı para harcama, aşırı seks yapma ya da aşırı yeme gibi uygunsuz baş etme davranışları gösterebilirler. Bu durumun sebeplerinden biride ani duygu durum değişikliklerinin yaşanmasıdır.

Boderline kişilik bozukluğu olan kişiler genellikle aile, arkadaş ve sevdiklerine yönelik tutumları aniden idealleşmeden (büyük beğeni ve sevgi) devalüsyona (yoğun öfke ve sevmeme) dönüşebilir. Bu nedenle, hemen bir bağlılık oluşturabilir ve diğer kişiyi idealize edebilirler, hafif bir ayrılık ya da çatışma meydana geldiğinde, beklenmedik bir şekilde diğer uçlara geçerler ve öteki kimseyi kendilerine bakmamakla öfkeyle suçlarlar.

Bireyler uygunsuz yoğun öfke yaşarlar veya bu öfkeyi kontrol edemeyebilirler. Bu nedenle aile üyeleriyle bile, sınırda kişilik bozukluğu olan bireyler reddedilmeye karşı oldukça duyarlıdırlar; öfke ve sıkıntı ile tatil, iş seyahati veya planlarda ani bir değişim gibi hafif ayrımlara bile tepki gösterebilirler.

Sınır durum kişilik bozukluğu olan bireylerde kronik depresyon, değersizlik hissi, sürekli boşlukta hissetme duyguları içinde manüplatif intihar girişimlerinde bulunabilmektedirler. Bu bozukluğu olan hastaların yaklaşık %65- %80’ i intihar girişimlerinde yatkınlık sağlamaktadırlar. Ayrıca daha yüksek bir yüzdede intihar için bir risk faktörü olan non-intihara eğilimli zarar verme davranışı söz konusudur. Bu grupta tamamlanan bireylerin intihar oranı yaklaşık olarak %10’dur.

Sınır durum kişilik bozukluğunun nedeni tam olarak bilinememekle birlikte altta yatan nörobiyolojik yapıları ya da nörobiyolojik köklerinden koparılan psikolojik yapıları yansıttığı şeklinde görme isteğidir.

Boderline kişilik bozukluğunun tanımlayıcı belirtileri, beyin sistemlerinin patolojisini ve bu patolojinin etkisi altına çevre ile sonuçlanan davranışsal etkileşimlerini ifade edecektir. Bu durumda sınır durum kişilik bozukluğunun biyolojik nedenleri de olabilir. Beyindeki derin badem şeklindeki küçük bir yapı olan amigdala, olumsuz duyguyu düzenleyen devrenin önemli bir bileşenidir. Algılanan bir tehdite işaret eden diğer beyin merkezlerinden gelen sinyallere cevap olarak korku ve uyarılma iletilir. Bu durum alkol veya stres gibi ilaçların etkisi altında da daha belirgin olabilir. Beynin ön tarafındaki alanlar bu devrenin aktivitesini azaltmak için hareket eder. Son zamanlarda yapılan beyin görüntüleme çalışmalarına göre, prefontal ve serebral korteks bölgelerinin inhibitör aktiviteye dahil olduğu düşünülen bölgeleri aktivite etme kabiliyetindeki bireysel farklılıkların, olumsuz duyguları bastırmayı öngördüğünü göstermektedir.

Bunlar aile içi şiddete uğrama, aile üyelerinde suç öyküsünü olması, ebeveynlerin uygunsuz davranışları ve tutumlarıyla büyüme, doğuma ilişkin risk faktörleri, evlatlık olma ve birinci dereceden akrabalarda depresyon, kaygı bozuklukları, intihar eğilimleri bulunması durumunda ve çocukluk dönemi istismarları başta gelen risk faktörlerindendir. Psikodinamik açıdan bakıldığında, Boderline kişilik bozukluğunun ve onunla sıklıkla komşu olan ağır kişilik bozukluklarının ortak özellikleri, benlik kavramlarının entegrasyonun olmayışının neden olduğu benlik kavramının entegrasyonunun olmamasıdır. Karşılıklı sevgi ve nefret dolu duygu durumları altındaki nesne temsilleridir. Bu nedenle bireylerin belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız benlik algısı veya kimlik duyumunun olmamasından kaynaklanmaktadır.

Bu tür ailelerde çocuklarda yapılan prospektif çalışmalar, ebeveynlerin duygusal yetersiz katılımının bir çocuğun sosyalleşme ve belki de intihar girişimi riskine katkıda bulunmalarına yatkınlık olduğunu göstermiştir (Johnson ve ark 2002). Sınırda kişilik bozukluğu olan kişiler (en azından semptomatik olsa da), bu bozukluğu olmayan insanlardan önemli ölçüde daha sık görülürler, annelerini uzak ya da aşırı koru2yucu olarak görürler baba ise daha az ilgili ve daha uzak olarak algılanır. Sınırda kişilik bozukluğu olan tüm bireylerin %71'i genellikle aileden gelen travmalar, istismarların ve aile öyküsünden kaynaklandığı bulunmuştur.

Boderline kişilik bozukluğunun bireysel savunmasızlığın çevresel stres, ihmal veya çevresel istismarın küçük çocuklar olarak bir araya gelmesinden ve genç yetişkinler olarak bozukluğun başlangıcını tetikleyen bir dizi olaydan kaynaklandığına inanmaktadır. Sınırda kişilik bozukluğu olan yetişkinlerin de, tecavüz ve diğer suçlar dahil olmak üzere, şiddet mağduru olma olasılığı oldukça yüksektir. Bu hem zararlı hem de dürtüsellikten ve yaşam tarzlarının seçiminde zayıf karardan kaynaklanabilir.

Aslında kritik faktör aile ortamıdır. Çocukluk çağı travmasının aile bağlamını sınırda kişilik bozukluğuyla bağlantılı bulmaktadır. Sınırdurum kişilik bozukluğu tedavisinde günümüze ait araştırmaların önemli bir eksikliği, bu kişiler için uzun süreli tedavilerin gerekli olduğu yaygın klinik izlenim ile çelişen, randomize, kontrollü, klinik çalışmaların sınırlı süreleridir.

Sınırdurum kişilik bozukluğunun tedavisinde bireysel psikotreapi, grup psikoterapisi, bilişsel davranışçı terapi, sanat terapisi, hipnoterapi ve aktarım olmak üzere yararlanalacak birçok temel yaklaşımlardandır. Grup ve bireysel psikoterapi çoğu hasta için en azından kısmen etkilidir. Sınırdurum kişilik bozukluğunun başka psikiyatrik bozukluklarla birlikte tedavi mutlaka gerekmektedir. Bu bireylerin kişiler arası ilişkilerini geliştirmek ve duygusal süreklilik becerilerini kazanmaları için öfke, stres, anksiyete kontrollerini sağlayabilmeleri oldukça önemlidir.

Psikoterapi bireysel veya grup olabilir. Tedavide benzersiz zorluklar olabilir çünkü; sınırdurum kişilik bozukluğunda, terk edilme korkusu ile ilişkilidir bundan dolayı, psikoterapistini de reddedebilir. İlişkilerinde hassaslık ve dalgalanma yaşayan, aynı şeyi psikoterapistleriyle de tekrarlayabilirler. Bu bozuklukta yaşanan sorunlar, kişinin başkalarıyla kişiler arası iletişim kurma ve engellerle başa çıkma alışkanlıkları ile bağlantılıdır. Bu bozukluğu olan insanlar psikoterapistine kolayca sinirlenip seansa devam etmeme eğiliminde bulanabilirler. Hayal kırıklığı tepkileri abartılıdır. Bu nedenle, psikoterapistiyle sağlıklı ve düzenli bir ilişki sürdürmesi zor olabilir.

KAYNAKÇA


Kernberg, O., (1975). Borderline Conditions and Pathological Narcissism.

Shelley, F., McMain, Ph.D., & William H., (2009). A Randomized Trial of Dialectical Behavior Therapy Versus General Psychiatric Management for Borderline Personality Disorder.

National Collaborating Centre for Mental Health (UK), (2009), Borderline Personality Disorder: Treatment and Management.

ŞAHİN, D. (2009). Kişilik Bozuklukları. Klinik Gelişim, 45-55.

BELLİ, H., URAL, C., & AKBUDAK, M. (2013). Borderline” Kişilik Bozukluğu:

Duygudurum Dengeleyicilerinin Tedavideki Yeri. Düşünen Adam, 72-79.

Online randevu Almak Çok Kolay!

ONLINE RANDEVU AL

Adres, Telefon, E-Posta bilgilerimiz ve İletişim formumuz İçin Tıklayın

İLETİŞİM SAYFAMIZ