NARSİSİTLİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

Psk. Fatma ÇELİK

Kişiliğin temel işlevi algılamak, hissetmek, düşünmek ve bütün bunları bütünleştirerek amaçlı davranışlara dönüştürmektir (Schultz ve Schultz 1998). Narsistik kişilik bozukluğu, başka insanların duygularını anlamada isteksiz, sürekli beğenilme ihtiyacı olan, kendisinin çok önemli kişi olduğunu düşünen, eşi bulunmaz birisi olduğuna inanan ve empati yapamama ile belirli bir kişilik bozukluğudur.

1980’ den sonra DSM-III de diğer kişilik bozuklukları ile birlikte ayrı bir eksene taşıyarak tanı ölçütleri arasına girmiştir. Narsisizm kişinin kendi ihtiyaç ve isteklerine odaklı olması kendinden başkasını düşünmemesi durumudur.

Narsist kişiler kendisi dışındaki herkesi suçlamaya çalışmasının altında da zihinlerinde oluşturdukları, kusursuz dünyasının bozulacağını ve kontrolü kaybedecekleri endişesindendir. Narsisist kişilik bozukluğu yaşayan bireyler, kendiliğin (daha üstün olana karşı üstünlük) savunmacı büyüklüğün ya da tehdit altında ortaya çıkan bilişsel temsillerini öne sürerek, büyüklük ve yetersizlik duyguları yaşarlar. Aynı zamanda narsist kişiliğe sahip olan bireyler, rekabetçi, ilgi çekici ve cinsel olarak baştan çıkarıcı ve kışkırtıcıdırlar ve ayrıca psikolojik yetilere de sahiptirler. Örneğin; enerjik olma, kişilerarası rahatlık, başarı odaklı olma gibi. Aslında narsisstlik kişilik bozukluğu ilk bebeklik ve çocukluk döneminde ebeveyn ve çocuk ilişkisinde bozukluk ya da bundan dolayı oluşan yetersizlik duygusundan ortaya çıkmaktadır.

Çocuk büyüyüp geliştikçe, annesi ile kurduğu ilişki de annenin kendisinden ayrı bir nesne olduğunu kavrar ve kendi varlığını gösterme, beğeni ihtiyacı ve arayışı içindedir. Çocuğun anneden beklentisi ‘ben mükemmelim ve sen de benim hayranımsın’ şeklindedir. Fakat çocuğun bu tutumu anne ile kurduğu ilişki bakımından yoksunluk ve düş kırıklıklarıyla dolu ise baba ile de kurduğu ilişkide tutarsızlıklar söz konusu ise çocuğun kendi kendine olgunlaşması söz konusudur.

Hem anne he babadan yana iç dünyasında olumlu olumlu yaşantı anıları biriktirmediyse kendisini değersiz ve yetersiz olarak algılamaya başlayacaktır. Doğumuyla başlayan preödipal örselenmesi, duygusal ve bedensel olarak onu terk eden anne baba ile olan etkileşimi sayesinde terk edilmek çocuk için; aklını yitirmek, çıldırmak kadar yoğun bir duygu uyandırır. Bu nedenle anne baba ile narsistlik bağlantılarının kopmasına izin verilmeyip kendisinin özel bir kişi oluşması inancı oluşturulması gerekir (Volkan 1982).

Tutarlı, dengeli ve öngörebilir tek alan kendi iç dünyasıdır. Bu tutum, narsisizimn ilkel savunma amaçlı bir dönüş olup zaman boyutunda bir gerilemedir (Freud 1957).

Anne babanın çocuğu suçlaması, azarlaması, baskı altında kontrol etmeye çalışması, çocuğun kişisel sınırlarına ve gizliliğine saygı göstermemesi durumunda bu bozukluğun temelini oluşturmaya başlamıştır çünkü bu durumda çocuğunu memnunluk, haz duygularıyla tanıştırmamış olmamasının yanı sıra diğer kişilerin de çocuğu memnun etme çabasını da görmezden gelmesini sağlarlar. Çocuk bu durumu içselleştirmiştir. Buna bağlı olarak aslında görülmeyen ve yok sanılan yönü olan değersizlik ve yetersizlik algısından kişiliği ilkel ve dağınıktır yani bu kişiler tam oluşmuş, bütünleşmiş bir birey değildir. Görülmeyen, duyulmayan, aldırış edilmeyen, reddedilen, duygusal ve bedensel gereksinimleri karşılanmayan küçük bir çocukta değersizlik duygusu gelişir (Kohut 1959)

Bir narsisti en iyi tanımlayacak kavram; varlık ve hiçliktir. Yüzeyde görülen ve varsanılan yönü, yakın çevresinin isteklerine boyun eğen, oluşturulmak zorunda bırakıldığı sahte kendiliğidir (Akhtar 1989).

Kişiye Narsistik kişilik bozukluğu tanısını verebilmemiz için bir takım objektif ve projektif envanter testleri mevcuttur. Kişinin bilinç dışındaki öğrenilmek istenilen bilgileri projektif testleri ine öğrenebilmek mümkündür. Kullan bu projektif testler kişinin bilinç dışını bilmemize yardımcı olmaktadır. Projektif testinin uygulamakta olan kişi test aşamasında karşısındaki kişinin sergilediği tüm hal ve hareketleri takip edip kaydetme zorunluluğu vardır. Kişinin sergilediği her davranış testi uygulayan kişiye anlam belirmektedir. Narsisizme karşı uygulanan en önemli test ise ‘Rorschach testi’ olmaktadır. Bu kullanılan testin özelliği ise mürekkep lekelerinden oluşmuş olan 10 adet kartı içermekte ve bu testi uygulayan kişiye karşısındaki kişinin dinamik özelliklerini veren başarılı bir test olarak bilinmektedir (KARAAZİZ & ERDEM ATAK, 2013).

Narsistik kişilik bozukluğunun tanısını verebilmemiz için kullanılan diğer testler ise objektif testlerdir. Bilindiği üzere objektif testler, projektif testlere göre kullanılması gerek malzeme gerekmektedir. Objektif testler projektif testlere göre puanlaması ve ifade edilip yorumlanması belli bir kurala göre yapılmaktadır. Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiyi ölçmede fazlaca kullanılması gereken kalem ve kâğıt testleri objektif testlerin adı altında bulunmaktadır. Yapılan birçok araştırmalarda narsistik kişilik bozukluğuna Narsistik Kişilik Envanterinin kullanılma olasılığı yüksektir. Bu kişilik envanteri ilk olarak 1979 yıllı içerisinde geliştirilmiş ve Dr. Robert Raskin ve Dr. Howard Terry tarafından şu an kullanılan ölçek haline getirilmiş. 2000 yılında ise bu testin güvenirlik ve geçerliliğini Hakan Kızıltan’ın süreci ile kullanılmakta olan NPI testinin yaptığı bir yüksek lisans tezi ile uygulamıştır. Bu süreç sonucunda Narsistik kişilik bozukluğu testi Türkçe diline çevrilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır (KARAAZİZ & ERDEM ATAK, 2013).

Narsistik kişilik bozukluğu Amerikan psikiyatri birliğince kabul edildikten sonra 1980’li yıllarda APA formatında olan DSM-III tanı kriterlerinde yer almıştır. Asıl olarak ele alınan bu tanım kriterinde Kernberg’in bir perpektifin de ilk defa 1987 yılında DSM-III’de yerini almış. İlerleyen dönemlere kriterler yenilenerek son halini 1994 yılında DSM-IV’de son şekillenmiş halini almıştır (ATAY, 2009).

Narsistik kişilik bozukluğunu 1910 yılında Ellis’den şu an ki zamana kadar gelen ve üstünde çeşitli çalışma alanlarında ifade edilen narsisizm, bazı araştırmacı kişiler tarafınca tek olarak patolojik bir şekilde ifade edilmiş. Bazı çalışmalarda ise her insanın kendi bünyesinde narsisizmin doğal ve sağlıklı bir ifade ile düşüncelerini söylemiştir. Kesin olarak Kohut tarafından yapılan çalışmalar ile psikanalizin yaklaşımının narsistik kişilik bozukluğuna olan bakış açısı önemli bir yer bulunarak değişmiştir. Kohut’a göre narsisizmin kişi hayatında herhangi bir değişiklik olmadan kişinin gelişimi boyunca ki o dönemin bir parçası olarak kaldığını ifade etmektedir (ATAY, 2009).

Narsistlik kişilik bozukluğu aslında anne ve çocuk arasında başlayan ilişki de çocuğun reddedildiği, gereksinimlerinin görmezden gelinmesi, olumlu duygulardan yoksun bırakıldığı, düş kırıklığı ve güvensizliğin egemen olduğu anı adacıklarından (Mahler 1968) oluşur. Bundan dolayı çocuk dış dünyayı tehlikeli, savunmasız ve güvenilmez bir yer olarak algıladığı için dış dünyadan uzak durmayı tercih eder çünkü kendi iç dünyası onun için daha güvenilirdir. Bütün bu durumlardan dolayı kişide narsissitlik bir yapı oluşabilir.

Narsistik kişilik bozukluğu yaşayan bireylerin aslında kendilerine maske oluşturmuşlardır; zorbalık, görünmezlik, bağımlı, haklılık vs. Aynı zamanda bu bireylerin güvensizlik, tehdit ve göz dağı karşında korku, aşağılanma, küçük düşme, güçsüzlük gibi duygusal tepkileri de vardır.

Narsisitlik kişilik bozukluğunun yaşam boyu prevalansı %6,2, erkeklerde %7,7 kadınlara oranla daha yüksektir.

Patolojik narsisizm ve narsisistik kişilik bozukluğu (NPD) ile ilgili literatürü gözden geçiririz ve klinik teori, araştırma ve uygulamada fenotipik tanımlamalarda ve taksonomik modellerde dört tutarsızlık ile ilgili önemli bir kriter problemini tanımlarız; psikiyatrik tanı; ve sosyal / kişilik psikolojisi. Bu, bilimsel sentezi engellemekte, narsisizmin nomolojik ağını zayıflatmakta ve narsistik bozukluklarla ilgili muazzam bir klinik literatürün yanı sıra NPD'nin düşük prevalans oranları ile uygulayıcı tanısı alan patolojik narsisizm oranlarının daha yüksek olması arasındaki çelişkilere katkıda bulunmaktadır. Normal ve patolojik narsisizmin doğasının açıklığa kavuşturulması, narsistik büyüklük ve narsisistik savunmasızlığın iki geniş fenotipik temasının yeniden gözden geçirilmiş tanı ölçütlerine ve değerlendirme araçlarına dahil edilmesi, bu modları yansıtan açık ve gizli narsisizm referanslarının ortadan kaldırılması dahil olmak üzere ölçüt meseleleri çözüme kavuşturulmalıdır.

KAYNAKÇA

ATAY, S. (2009). NARSİSTİK KİŞİLİK ENVANTERİ’NİN TÜRKÇE’YE STANDARDİZASYONU . Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , 181-196.
CiHANGiROĞLU, N., TEKE, A., UZUNTARLA, Y., & UĞRAK, U. (2015). NARSĠST KĠġĠLĠK EĞĠLĠMLERĠ ĠLE KURUMSAL BAĞLILIK DÜZEYLERĠ ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠNĠN ANALĠZĠ . Yönetim ve Ekonomi Araştırma Dergisi, 1-18.
F. MASTERSON, J. (2014). NARSİSTİK VE BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUKLARI BİR BÜTÜNCÜL GELİŞİMSEL YAKLAŞIM. J. F. MASTERSON, & M. MACİT (Dü.) içinde, NARSİSTİK VE BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUKLARI BİR BÜTÜNCÜL GELİŞİMSEL YAKLAŞIM (B. AÇIL, Çev., s. 11-25). İstanbul , Topkapı : Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
KARAAZİZ, M., & ERDEM ATAK, İ. (2013). NARSİSİZM VE NARSİSİZMLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ÜZERİNE BİR GÖZDEN GEÇİRME . Nesne Psikoloji Dergisi , 44-59.
ŞAHİN, D. (2009). Kişilik Bozuklukları. Klinik Gelişim, 45-55.

Online randevu Almak Çok Kolay!

ONLINE RANDEVU AL

Adres, Telefon, E-Posta bilgilerimiz ve İletişim formumuz İçin Tıklayın

İLETİŞİM SAYFAMIZ